.

.
.

6 Kasım 2016 Pazar

Kitabı sevin, sahafınızı da... (Kanat Atkaya / Hürriyet Gazetesi, 6 Kasım 2016)


Kitabı sevin, sahafınızı da...

Beyoğlu Sahaflar Festivali'ne giderken, kendime "Sakin ol, kontrolünü kaybetme, bütçe hesabından şaşma" telkininde bulunmaya çalıştım. Faydası oldu mu? Hayır. "Ne zamandır arıyordum" dediğim bazı ilk baskıların da bulunduğu 14 kitap ve bir broşürle eve döndüm. Pişman mıyım? Hayır.
Beyoğlu Sahaflar Festivali, bu yıl onuncu kez düzenleniyor; onuncu yılında dördüncü farklı mekâna çağırıyor kitapseverleri.

Galata, Gezi Parkı, Tepebaşı’nda TRT’nin yanındaki alan derken bu yıl da Taksim Meydanı’ndalar.

Hem kitaplara bakıyorum hem de kimini 20 yıldır tanıdığım sahaf dostlarımla, büyüklerimle muhabbet ediyorum. “Memnun musunuz yeni yerden?” diye soruyorum.

Önce iyimser cevapları vereyim...

Memnun olanlar var. Ellerinde biriken ve ‘ucuzdan verebilecekleri’ kitapları eritebiliyorlar bir ölçüde.

Dükkâna az müşteri geliyor, internet satışı artıyor; burada hiç değilse açık havada farklı kitapseverlerle buluşmuş oluyorlar. Bu sefer sahafların kullandıkları ‘stant’lar daha korunaklı, daha iyi düşünülmüş. Önceki yıllarda yağmur yağınca kitapların zarar görebildiği ortamlar da görmüştük.


BU YIL İCAT EDİLEN ZORUNLU BAĞIŞTAN ŞİKÂYETÇİLER 

İşler kimine göre “İyi çok şükür”; halinden memnun... Ama yüzünü ekşitenler de çıkıyor...

Şikâyet kısmına geçiyoruz...

Bu yıl bir ‘zorunlu’ bağış sistemi icat edilmiş. Kapalı tezgâhlar için 1000 TL, açık tezgâhlar için 500 TL yatırmak gerekiyormuş. Nereye yatırılıyor, nereye gidiyor peki bu para?

Açıklama kısmına ‘Sahaf Festivali Bağış Bedeli’ yazdıktan sonra Kültür Kenti Vakfı adına Vakıflar Bankası’nda açılan bir hesaba yatırmanız gerekiyor parayı... Bir sahaf arkadaşım “Şimdi festivali bir hafta uzatacaklar ama 500 TL daha istiyorlar. Ben vermeyeceğim” diyor.

Sahaflara bir nefeslik yer açıp üstüne zorunlu bağış almak kimin fikriyse... “İyi bir fikir değil!” demiş olayım kibarca... Müşteri profilinin değişimi sahafların ortak şekilde dikkat çektikleri bir başka nokta.

Taksim Meydanı’ndan gelip geçenlerin meraktan bakmak için uğradıklarını, asıl trafiği bu kitlenin oluşturduğunu, ‘gerçek kitapsever’ kitlenin biraz uzakta kaldığını söyledi farklı sahaf dostlar. 10.00-22.00 saatleri arasında açık olan festival için bir de sahne kurulmuş, etkinlikler tasarlanmış.

Klasik bir ‘sohbetler, anma törenleri, konserler’ programı ancak “Çok gürültü oluyor, sahnenin ötesinde kalan dükkânlara müşteri ulaşamıyor” gibi şikâyet edenler de var.

Bu sayıp döktüklerim, sahaf dostlarımızın sayıp döktüğü artılar ve eksiler.

ARAYIP BULAMADIKLARINIZ ARAMAYIP BULDUKLARINIZ 

Fakat asıl meseleye, yani kitaplara, dergilere, plaklara, afişlere vesaire gelelim... Yine ‘her aradığınızı, arayıp bulamadığınızı, aradığınızın farkında olmadığınızı ve elbette aramadığınızı’ bulabiliyorsunuz. Sürekli kitapçı gezen, kitap arayanlardanım ve festivale gitmeden önce kendime “Sakin ol, kontrolünü kaybetme, bütçe hesabından şaşma” telkininde bulunmaya çalıştım.

Faydası oldu mu? Hayır. Arada “Ne zamandır arıyordum” dediğim bazı ilk baskıların da bulunduğu 14 kitap ve bir broşürle eve döndüm.

Pişman mıyım? Hayır.

Birincisi, istediğim baskıları, farklı referans kaynaklarını bulmuş oldum. İkincisi, ‘dükkân fiyatına’ göre gayet hesaplı şekilde almış oldum kitapları.

Festivali kitapseverler için çekici hale getiren en önemli nokta bu.

Mesela Hüseyin Cahit Yalçın’ın ‘Niçin Aldatırlarmış’ kitabının 1922’de yapılan ilk baskısı tertemiz ciltlenmiş duruyor. Fiyatını soruyorum “Dükkânda 125 TL ama burada 50 TL...” cevabı geliyor. Kitabı ve bu baskıyı biliyorum. 125 TL biraz fazla ama 50 TL, bu kondüsyonda ucuz doğrusu...


FİYATLAR GÖZ KORKUTMASIN 8 TL’YE HARİKALAR VAR 

‘Değerli’ baskılarda ‘kerteriz’ alabilmek için birkaç kitabın fiyatını not düşüyorum.

Cemal Süreya’nın ‘Göçebe’si, çok sevdiğim o turuncu kapaklı ilk baskı için 1000 TL istiyor sahaf arkadaş. Fiyatın bu kadar yükselmesini sağlayan hadise, elbette Cemal Süreya’nın imzasını taşıması. İmzasız ilk baskılara bakalım... Nâzım’ın ‘835 Satır’ının ilk baskısı, hem de temiz kalmış: 250 TL.

Ece Ayhan’ın ‘Devlet ve Tabiat’ının ilk baskısı, yumuşak kapaklı olanı: 180 TL. Orhan Veli’nin ‘Karşı’sı 400 TL. Hem temiz hem ‘pazarlık payı var’...

Sedad Hakkı Eldem klasiklerinden, ‘iyi kütüphanelerde mutlaka bulunan’ eserleri ‘İstanbul Anıları’ ve ‘Boğaziçi Anıları’ iki cilt takım halinde 750 TL. Fiyatlar gözünüzü korkutmasın ama...

3 TL, 5 TL, 8 TL, 10 TL tezgâhlarında her evin ihtiyacı kitaplardan bolca mevcut... 8 TL tezgâhından harikulade 3 kitap buldum mesela...

Sahaf Festivali’ni cuma günü gezdim; malumunuz hava soğuk, yağışlı, kapalıydı. Ama raporlar bugünden itibaren günlük güneşlik bir hava işaret ediyor. Bir Beyoğlu seferine bağlayarak sahafları gezmek bugünü planlarken aklınızda bulunsun.

Kitabı sevin, sahafınızı da sevin...


PROUST’UN ÖNLENEMEZ YÜKSELİŞİ 

Sahaflara en çok sorulan kitaplar bellidir. Sabahattin Ali’nin ‘Kürk Mantolu Madonna’sı, Yusuf Atılgan’ın ‘Aylak Adam’ı gibi klasikler hep üst sıralarda. George Orwell’in ‘1984’ü ve Saint-Exupery’nin ‘Küçük Prens’i de tahtından indirilecek gibi değiller. Televizyon dizisinin ardından çok satanlar arasında kalıcı koltuk sahibi olan ‘Aşk-ı Memnu’ya da ilgi devam ediyor ama esas sürpriz Proust... İki sahaf arkadaşımla ‘Çok sorulanlarda son durum’ sohbeti yaparken öğrendim. Meğer Marcel Proust’un ‘magnum opus’u, başyapıtı ‘Kayıp Zamanın İzinde’nin altıncı kitabı ‘Albertine Kayıp’, popüler televizyon dizisi ‘Kiralık Aşk’ta ekranda belirince şöhrete kavuşuvermiş! “Yetiştiremiyoruz” dedi sahaf arkadaşım “Bu eser altı kitap” dediklerinde kimsenin umursamadığını da sözlerine ekledi.

Sonra? Sonra çay söyledik, ne yapacağız o soğukta...

Kanat Atkaya (Hürriyet Gazetesi, 6 Kasım 2016)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder