.

.
.

12 Mart 2015 Perşembe

Bağlanma ve Sonraki Yaşlarda Görülen Etkileri - Dr. Turhan Yörükan (Zehra Köseoğlu, 12 Mart 2015)


Bağlanma ve Sonraki Yaşlarda Görülen Etkileri
Dr. Turhan Yörükan

İşbankası Kültür Yayınları
(Sayın Yörükan Dil Tarih Coğrafya mezunu olup Kültür ve Kişilk konuyla teziyle felsefe doktoru ünvanı kazanmıştır.)


Okuduğum ilkokulun hemen yan bahçesinde Yetiştirme Yurdu bulunmaktaydı.


Hemen hemen her sınıfta Yetiştirme Yurdu'ndan bir ya da daha fazla çocuk olurdu.


İlkokul yıllarım onları, davranışlarını ve onlar gibi olmayanları gözlemleyerek geçti.


O günlerde hayatımın yetişkinlik yıllarında evlatlık edineceğim yönünde kararımı oluşturmuş bulundum.

İçlerinden az bile değil neredeyse hiç denilecek kadar nadir sayıda azimli ve başarılı çocuk çıkmıştı.

Sadece bir kız çok iyi bir voleybolcu idi ve okulda tutunurluğu, kabul görmüşlüğü ve sosyalleşmesi bizler gibiydi.

Birgün Yurt'tan olan çocuklara ilişkin algımı değiştiren birşey oldu.


Bizlerden 4-5 yaş büyük olan bir kız öğrenci 4. sınıfta bizlere katıldı.


Algısı yavaştı. Neredeyse sadece okuma-yazma biliyor gibiydi.

Ailesi vardı; annesi,babası ve kardeşleriyle yaşıyordu.
Hergün evinden geliyor, evine gidiyordu. Mutsuz ve umutsuz bir yüz ifadesi vardı.


Ailesi olduğunu bilmesem Yurt'tan geldiğini sanabilirdim.

Ailesi ve evi olduğu halde neden Yurt çocukları gibi olduğu düşünmeden edemiyordum.

2011 yılında Sayın Yörükan'ın kitabını okuyana kadar, bu konuda elbette diğer okuduğumuz ve izlediğimiz şeylerle genel düşüncelere sahip oldum.

Ancak onun kitabını okuduktan sonra daha belirgin ve konuya özel bilgiler edindim.

Kitap temel olarak bir bebeğin doğumdan itibaren ona birinci dereceden yakın anne ya da bakım görevi olanlarla geçirdiği sürecin Bağlanma Teorisi açısından incelenmesi ve değerlendirmesi hakkındadır.

Kitap Özellikle ilk 5-6 aylık süreçte bebeğin imprinting süreci denilen algılama ve öğrenme biçimini belirlediği dönemde yaşayacağı ayrı kalma ya da mahrumiyet durumlarının sonraki dönemde etkilerinden bahsetmektedir.

Kimi geleneksel araştırmacılara göre bunun etkisi çok iken holistik araştırmacılara göre bunun etkisi azdır.

Benim için bu kitapta çok dikkat çekici olan kısım, insan denen varlığın istediği kadar potansiyeli her anlamda yüksek olarak doğmuş olsa da, aynileşme süreci denen sosyalleşme kısmında yaşadığı veya yaşamadığı şeylerin ne kadar sorunsuz bir insan olmasında gösterdiği etkidir.

Büyütenin ya da aynı ortamı paylaştığı ve kendisini ait hissedebildiği topluluğun özelliklerini edinerek büyüyen kişinin kendi içinde var olmaya dair soru işareti taşımadığını görüyoruz.

Oysa bunu yaşamayan ve ait hissetmeyip, sıcaklık bulamayanların yaşam için direnç oluşturma ve bağışıklık geliştirmede ne kadar yetersiz kaldıkları görülüyor.

Özellikle batı toplumlarındaki yetimhanelerde sadece besin ve temizlik ihtiyaçları karşılanan ama duygusal-sosyal ilişkisi olmadan büyütülen bebeklerin bağışıklık sistemleriyle, hapishanelerde büyüyen bebeklerin bağışıklık sistemleri arasında ciddi bir fark olduğu saptanmış.

Örnek olarak yetimhanelerde kızamıktan ölenlerin sayısının hapishanede ölenlerden fazla olmasıymış.

Bu süreci kesintilerle ya da geçici mahrumiyetlerde yaşayanların da ileriki yaşlara sirayet eden tatmin edilmemiş davranışlarını gözlemleyebiliyoruz.

O safhayı aslında tamamlamayan bebek, gelişimin diğer safhalarına hiç geçememiş oluyor. Geçse de ilerleyemediği için gerileme gözlemlenebiliyor.

Bu kitabın önemi, insanı insan yapan temel faktör olan fiziksel evrimin sosyal (duygusal, kültürel vs) şartların sağlanmadığı örneklerde insan olmaya yetmediğini göstermesidir.

Evrim fiziksel olarak Darwin'in anlattığı gibi olmakla beraber hem hayvanlar hem de insanlarda ait olma, topluluk içinde barınma ve sahiplenme duygularının eksik olması durumunda canlının varlığına devam edemediğini görüyoruz.

Sayısal varlık yani 1'den 2'ye geçiş, bu yüzden tüm türlerin içinde evrimin, devamlılığın önünü açan ilk ve vazgeçilmez unsurdu sanırım.

Yine aynı sebepten kalıcı değişimi getirenin şeylerin de sayısal değişimler olduğunu anlamamak mümkün değil kanımca.

Şaşırtıcı örnekleriyle hayatımızın içinde yer alan gerçeklerin bu incelemesi, her yaştan insana katkı sağlayacağına inanıyorum.


Zehra Köseoğlu (12 Mart 2015)