MATEMATİK VE DİN
Dostlarım, böyle bir başlık yan
yana neden gelir, biri insanı
araştırmaya, keşif ve yaratıcılık, hayatı soru yağmuru içinde geçiren, diğeri
soru sormaktan ziyade kabule dayalı bir düşünce sistemini işaret etmektedir.
Üstüne üstlük okullarımızda matematik
dersinin seçmeli, din dersinin ise mecburi olması uygulamasının teşviki,
yetişen nesil ve bireyler arasında derinleşen izler bırakacaktır. Mühendislik
eğitimi almış, Elmalı Hamdi’yi okuyan, seçmeli/mecburi ders uygulamasının
olmadığı, bir ortamda yetişmiş olmam dolayısıyla, bu çeşit dayatmaların neden
yapıldığını anlamak çok güç değildir. Din bir inanç sistemidir, bir bilim
değildir, deneye tabi tutulacak tarafı yoktur, inanmak, itaat etmek yeterlidir.
Yetişen nesillere inancın aşılanmak istenmesi, ezber ağırlıklı, soru sormayan,
aykırı olmayan, araştırmayan bir disipliner ortam yaratılmak istenmesidir.
Özgür bir ortam yoktur, yapılacak seçimler, alınacak karar ve uygulamalar tarif
edilmiştir, yazılıdır.
Diğer tarafta matematik ise
hayatımızdır. Matematiksel düşünce olaylara sistematik ve hızlı yaklaşımdır.
Matematik sadece sayılar değildir, analiz, istatistik, inceleme, soyutlaştırma,
temele inmektir.
Dostlarım,
matematiğin temelinde hem tüme varım, hem de tümden gelim vardır. Yaşamda
başarımız yüzde beş zekâ, yüzde doksan beş çalışmalarımıza bağlıdır.
Matematiksel düşüncede bilgiyi analiz etmek, olayların sebep sonuç ilişkilerinin incelenmesi,
araştırılması, tarafsızlık ilkesi içinde uygulamanın bir yaşam biçimi haline getirilmesi, bir problem, konu üzerinde farklı
şekillerde çözüm yollarını, bağımsız
olarak arayış vardır.
Problem çözmek, matematiğin ayrılmaz bir parçasıdır. Bu
yolda belirsizliği ortadan kaldırır. Problemin anlaşılması, stratejinin seçimi,
tablo yapmak çözümün üçte biridir. Bu oran, seçim yapmayan, düşünmeyenlerde de
üçte birdir. Çarpım tablosu, üç, dört basamaklı sayıların, çarpma – bölme
işlemlerinin zihinden yapılması, imtihanlarda kolay sonuç alma, dikkat ve
farklı bakış açısı kazandıracak, aktif olarak iş ortamına daha kolay uyup,
verimli çalışma sağlayacaktır. Matematik ve analitik düşünme, beynin çalışma
disiplinini değiştirmekte, mantıklı, sağ duyulu
ve sorgulayıcı olma özelliği yaratmakta, resim, fotoğraf ve ucu açık sorular
sormak, çok yönlü düşünmeye teşvik etmektedir.
Matematik,
mantıkla hep yakın olmuştur. Aklın kurallarını mantık inceler. Matematik
ispatla yükümlüdür, din, kabul edilme ve biat ister, ispat edilecek bir düşünce
olmayıp kabuller vardır. Bilimlerin felsefeden ayrılışı matematikle
başlamıştır. Kendi özgü alanı, yönetimi ve amacını belirleyen disiplinler
sırasıyla doğa bilimleri, sosyal bilimler ayrılmıştır.
Bir
süre önce özetlediğim, Matematiğin Kısa Tarihi - Ian Steward’ın belirttiği
gibi, "Matematik olmazsa günümüz toplumu işlevsiz
kalır.’’ Haberleşme, iletişim, ulaşım, astronomi, navigasyon, tıp ve
tarayıcılar, bize yakın – doğal gelen her şey aslında matematiksel fikirlere ve
yöntemlere dayanır. Matematik bazen bin yaşındadır, bazen geçtiğimiz hafta keşfedilmiştir. Din’de bir keşif durumu
kavramı yoktur.
Bir Ulusun
dilinde düşünmeyi, sorgulamayı kötüleyen yaklaşımların çokça bulunması tesadüf
müdür? Matematik bilimin dilidir. Amaç doğruya ulaşmaktır. Matematik,
hayatımızın vazgeçilmez alanlarından biridir.
Merak
uyandırması, yaratıcı olabilmek, ezber olmayan, soru üretebilen, araştırmacı,
aykırı ve en önemlisi özgür, hiçbir dayatma olmayan getirileri ile Matematiksel
düşünce yaşam tarzımız olmalı, okullarda seçmeli değil, okutulması gereken
derslerden biri olmalıdır.
Mustafa
Kemal Atatürk tarafından yazılan Geometri isimli kitabı ve günümüzde
kullandığımız açıortay gibi terimlerin varlığını, muharebede kullanılan topçu
atışı, trigonometri bilgisi gerekliliğini unutmamalıyız. Yoksa birtakım milli
değerlerimizden uzaklaşıyor muyuz, uzaklaştırılıyor muyuz, bu sorunun
cevabını Din edersi okuyan mı, yoksa
matematik dersi okuyan mı düşünür ve verebilir!
Sorunun cevabı, ülkemizde yüz bin cami olduğunda mıdır? Diyanet’e,
Milli Eğitim’e, bütçemizde ayrılan rakamlar da bir fikir verecektir. Birey, kararlarını, yüzde kırk aile, yüzde altmış sosyal çevre etkisi
altında almaktadır. Toplum olabilmek için, özgür bir ortamda yaşam tarzımız, eğitimimiz,
seçimimize bağlı olmalıdır, herhangi bir mecburiyet, dayatma olmamalıdır.
Yavuz Özler (26 Mayıs 2019)