Zehra İpşiroğlu ve Düşünmeyi Öğrenme
1949 yılında doğan Prof. Dr. Zehra İpşiroğlu yüksek öğrenimini İstanbul, Freiburg ve Berlin üniversitelerinde Alman Dili ve Edebiyatı ile Felsefe bölümlerinde tamamlamıştır. Ardından
1976 yılında İÜ Edebiyat Fakültesi Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü'ne öğretim
üyesi olarak girmiştir. Burada sonuncusu bölüm başkanlığı olan görevlerde bulunduktan
sonra gittiği Almanya’da 1998 yılından bu yana Duisburg-Essen Üniversitesi’nde öğretim
üyesi olarak görevlidir.
Yaratıcı eğitim ve öğretim alanındaki çalışmaları ile ilgili 30’un üzerinde yapıtı imece
kitap şeklinde yayımlanmış olan yazarın
yurtdışında da yazın, tiyatro, eğitim hakkında çıkmış olan yayınları
bulunmaktadır. Şimdilerde Köln'de
yaşamakta olan İpşiroğlu’nun ilgili
olduğu alanlarda Türkiye’de almış
olduğu pek çok ödülü vardır(*).
Ancak benim
üzerinde özellikle durmak istediğim konu yazarın üçüncü baskısını yapan Düşünmeyi Öğrenme ve Öğretme adlı kitabı ile ilgili görüşlerdir(**).
Bana göre
kitabın asıl önemi, eser hakkında H.
Yıldırım’ın (***)yaptığı eleştirel derlemeden aldığım aşağıdaki
alıntıda belirtilen
“Düşünmek, aynen fiziksel hareket gibi bir enerji harcamayı
gerektirir. İnsan ise doğal olarak enerji sarfından kaçar. Ezber ise düşünmeyi
gereksiz kıldığı için bu doğal eğilime uygundur. Kişi ezberledikçe bunun
rahatına alışır ve düşünmez olur. Çoğu insanın "düşündüğünü" sandığı
şey ise ezberledikleri arasında yaptığı gezintidir.”
şeklindeki
veciz görüş üzerine kurulmuş olmaktan kaynaklanmaktadır.
Gerçektende,
psişik temeller esas alınarak düşünme sürecinin
irdelenmesi yapılmak istendiğinde, hemen daha ilk adımdaki ayrım olarak düşünceyi
kaynaklarına göre temaşa (görsel gezinti, kontemplasyon), düşünüm (düşüncenin
zihnen katlaması süreci) ve istiare (yaratım
hali, yaratıcı derin düşünme; meditasyon da denir) şeklide olaraktan üç grupta ulamlaştırmak mümkündür.
Temaşaya bağlı olan ilki,
yani etrafı seyredip bir neden
aramaksızın şeyleri bellemek, ezberlemek; diğer bir deyişle, basitçe
zihnen kaydını yapmak şeklinde olanı, Türk
insanı için maalesef ‘Türkün aklı gözündedir’ deyişine uygun olarak en çok başvurduğu düşünme
şekli mahiyeti ile öne çıkandır. Ve gene maalesef, düşünsel evrimde ikinci aşamaya karşılık gelen düşünüm (refleksiyon) nedensellik
arayışı karakterli olduğundan tarafımızca pek de itibara mazhar olmamaktadır.
Bundandır
ki, nedensel karakterli uslamlama tarzından
uzak durup genel olarak sonuçta bilgi
sahibi olmadan her zaman fikir
sahibiyizdir.
Mustafa Özcan (20 Şubat 2015)
___________________________________________
(**) DÜŞÜNMEYİ ÖĞRENME ve ÖĞRETME, Prof. Dr.
Zehra İPŞİROĞLU, Genişletilmiş
5. Baskı, SAY Yayınları, İstanbul, 2015, 119 s.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder